Bulaşıcıdır. İnattır. Gıcıktır. Uydurukçudur. Delidir. Fecenayip şahsına münhasırdır.
Okur! Yandığının resmidir. Gel, yol yakınken okurluk durumundan istifa et.
İçeriğin olası zarar ziyanından yazar değil, uygulamaya kalkan komik okur sorumludur. Ona göre!!
‘’Ökküs saraya girse padişah olmas, saray ahır olur’’ diye sevdiğim bir söz vardır. Çerkezlere ait olduğu rivayet edilir. Baba tarafından ol deli saraylı Çerkezzadelerden olmak münasebetiyle babamın bir kısım atalarının sözünü yine babamın malı gibi kullanabilirim diye düşünüyorum😁
Çerkeşin olmasa da herkeşin ‘’her işi yapma halleri’’ne az şekerli tırıloyttuğumdan kimbilir hanki duygularla literatüre armağan edilen ⤴️ söz beni sabah akşam anmaktadır. Öyle ki o beni anmasa gezegen değiştirmiş olmayayım endişesi kalbimi gümletir, günün liyakatlileri kimmiş diye her telden listeleri deşmeye başlarım😩
Ne yalan söyleyeyim, çeyrek asra yakındır elimi attığım her haberde mıhtişim insanların kendilerini mıhtişim işlere pek layık görmeleri keyif kahvemi beş kasırga şiddetinde köpürtmeye devam etmekte… İstikrar diye buna derim!.. Unutmadan, yoktur ama her ihtimale karşılık Türkçe’yi omurgadan konuşup yazanlar varsa kısa açıklamalar: Liyakat sözcüğü yaraşmak ya da layık olmakla ilintilidir. El sallamak ise sevdiğimiz bir şeyden ya da kişiden ayrılırken elimizin tamamını sağa ve sola doğru hareket ettirmemizden ibarettir. Muzur bir eylem değildir. Muzurluk bakanın gözündedir.
Ha bir de sanılmasın ki alelade yönetici atamalarından ya da akademisyenlerin idari görevlerinden bahis-ül laklak yapma niyetindeyim. Katiyen de değilim. O konuları bana beş basarak anlatabilecek donanımlı haberciler varken benim neyime!..
Benim laklak başka laklak. Bildiğin delilik… Dünya adını verdiğimiz şu ceviz tanesinde (i❤️u Nazım) insanın akıllısının açık sözlü ve dürüst olması iyi bir şey değildir. Temiz delirme şeysidir. Şanslısınız ki deliniz ayağınıza geldi😅
Aslında bugün terbiyem üstümde. Yaniciğimesi, yarı deli sayılırım😜 O halde, konuyu poffidik ve golobik özet geçeceğim: çarpım tablosunu lisede anca öğrenip baba durumundan matematik prüfüsürü olan; mal ve hizmetlerin üretilmeden tüketilebileceğini sanıp iktisatçıların efendiliğine soyunan; tarihi yeniden yazıp senatolarda, lobilerde uydurduğu çakma tarihi oy çokluğuyla kabul ettiren; projeyi işin ilmini okumuş mimar yerine emmisinin oğluna fönkürtüp dolar yeşili kadifeden keseleri, deniz kumundan çimentoları, katar katar binaları bulunan; bırak okul notlarını üniversite giriş sınavında bile kuş kadar Türkçe soru yanıtlama geçmişini görmeyip oradan buradan (ç)al(ıntıla)dığı iki cümlenin belini kırdığını sanıp (acil şifalar dileğiyle) yazarlığını ilan eden; eğitimini maneviyat üstüne tamamlayıp son derece ‘’anne, ben maddiyat oldum!’’ işleri yöneten; zevk fukaralığı ve yetenek düşkünlüğünde bir dünya markası olup çağdaş sanat bienallerinde sanatçı sıfatıyla fink atan; oyunculuğu yüz gerdirme, botoks ve silikon trilogyasından ibaret sanıp kaşeyi arttırdıkça arttıran; kendi dışındaki tüm insanlardan nefret edip insan kaynakçılık oynayan; iletişimi sokakta görse tanımayıp gazete patronluğu taslayan insanlar filan varmış diye duydum. Golobik dedik ya, hem de her yerde varmış..
Eğer sen de deliliğime ortaksan ya da bu gibi insanları bir yerlerden duyduysan benden duymuş olma ama tam tamına iki kişiyiz!😅 Sen ve ben, her işi yaptığını iddia eden her yeşilliğe tuzumuzla koşmasak dünya bize layık, ne güzel bir yer olur adeta! Az gelsen mi yamacıma, liyakata değil de layık olamayan herkese beraber mi el sallasak👋 🦧👋