Tag: 27 Mart

  • YAŞASIN TİYATRO!

    Bulaşıcıdır. İnattır. Gıcıktır. Uydurukçudur. Delidir. Fecenayip şahsına münhasırdır.
    Okur! Yandığının resmidir. Gel, yol yakınken okurluk durumundan istifa et.

    Hayatımın her dönemine farklı eblehlikler sığdırabilmiş biriyim. Merdivenlerden pır pır inişimi görenler ‘’Kuş uçar, sen konuşu hatırla! Yine düşüp kıkırdağına kadar kırma!!’’ diye arkamdan bağrışıp dururlar…

    Gerçek bir geri zekalı gibi davranmak zorunda kalmadığım, normale yaklaştığım anlar da oluyor tabii. Ama neyse ki onlar fazla uzun sürmüyor…

    En favori çatlaklıklarımdan biri kanatları saklı bir canlı türü olduğuma dair ezeli inancım. – Cak cak edeceksen devamını okuma! Benim inancım da bu kardeş, seni hiç enterese etmez. Ben nasıl ki sana bayılmıyorsam sen de bana bayılma. Ezcümle, birbirimize bayılmıyoruz diye birbirimizi boğazlamak zorunda değiliz. Yani.. herhalde değilizdir, ne bileyim..

    Gelelim yerçekimine karşı anlamlı direnişimde yaşadığım belli başlı zorluklara, iki nokta üstü üstüne. Malumun ilamı ki uçan, kaçan, konmakla ilgili sorunlar yaşayan afacan bir canlı türü olana hayat bazen çok zor. Özellikle de yerçekimi icat edildi diye götü yere, oturduğu koltuğa yapışık yaşamak zorunda olduğunu sanan tiplerle aynı habitattayken.

    Kimi Nıyutın bağımlısı popolar o kıymetli koltuklara öyle tutkallıdır ki kalpleri o tutkalla atar. Uzay mekiği yakıt tankı bile yeri gelir mekikten ayrılır, yerçekimsel popolar koltuktan ayrılmaz. O tutkal ki, ki bildiğin capon, kutsala eşdeğer ilan edilir. Bencileyin (ebleh) olmayan her canlının kendilerine yüz göz sürmesi, sürerken de şılllak diye yapışıp kalması beklenir.. Şahsımın yerçekiminden anladığı budur.

    Bense kendimi bilmediğimden beri sahnede uçuşan pelerinlere, büyücünün siyah şapkasına, dekorun ortasına yağdırılan yağmura, dört duvar içindeki rüzgarlı fırtınaya, beden ve ses virtüözü oyuncuya, kısaca perdenin tepesinden naniiik yapan herkeslere pek aşığım. Kuvvetle muhtemel, sahne ve perde, yoğunlaşmış geri zekalılıktan muzdarip olma müsebbibimdir. İnsan kendini bilmediğinden beri bir şeyi biliyorsa zekası biraz gelişemiyor olabilir. Şüphelerdeyim…

    Kuş kapasiteli beynimle düşünüyorum da medeniyet uçarken de konarken de efendiliğini korumak, uçuşunu bozmamak, bir kuş asaletiyle ardında iyi bir rota, dünya yüzündeki tüm kuş türlerinin hakkında iyi şeyler cıvıldadığı bir isim bırakmak filan olabilir… Hatta medeniyet belki de kavga etmeden ve kavgaya sebep olmadan ayrılıp gidebilmeyi becerebilmektir.

    Nihayetinde, yerçekimini bir 27 Mart’ta kaldırdık. Heheh, ama bu, sahnedekiyle benim aramda bir sır… Hala da ‘’Toprak, hayal kırıklığına uğrattığında da kuklalar yapmadı mı insanoğlu?!’’ der gülümseriz.

    Gülümseriz.. Toprağa, ağaca, çiçeğe, suya, aşka ve sana… 😊

    İyisi mi sen tutkalı boşver, tutkuyu hatırla! Çünkü, yaşasın Tiyatro!