Tag: Los Angeles

  • Aşk Yeniden İcat Edilmeli – Dört Dörtlük Ustalık Dönemi Eseri

    Bir kitabı kaç saatte okursunuz?.. Günümüz rekabetçi dünyasının kafayı sıyırmış metriklerinden biri olarak sormuyorum. Everest yayınlarından basılır basılmaz başucuma koyduğum ancak elimdeki listenin uzunluğu nedeniyle dün gece on sularında elime alabildiğim keyifli bir kitaptan bahsedeceğim size.. Elime almamla su içer gibi okuduğum son sürat bir roman Nazlı Eray’ın Ocak 2018 eseri ‘’Aşk Yeniden İcat Edilmeli’’.

    Fantastik ya da gerçeküstücü edebiyatın önemli ve üretken kalemlerinden Nazlı Eray kendine özgü üslubuyla aynı zamanda kendi kendisinin markasını yaratmış durumda. Olağanüstü zekasına ve yaratıcılığına eşdeğer hızdaki pasaj oyunları, kısa cümleleri, kısa cümle kullanan yazarlardan genellikle beklenmeyecek detaydaki ve iğne oyası inceliğindeki betimlemeleri, yereli ve evrenseli çiğleştirmeden aynı frekansta birleştirebilmesi, insan aklının düşünemeyeceği çılgın fikirleri gündelik hayatın olağanıymış gibi sunuyor olması onu başlı başına bir Nazlı Eray markası yapmakta..

    Bloğu takip eden herkesin hayatına bir şekilde dokunmuş olabileceğini tahmin ettiğim Jim Morrison efsanesinden ve Fransız şair Arthur Rimbaud’dan esinle yazılmış Aşk Yeniden İcat Edilmeli’de olayların gelişimini Paris, Los Angeles, Ankara Gölbaşı Mühye Köyü, Bodrum Gümüşlük ve Koyunbaba mevkiinde takip edebilirsiniz. Diyelim bu iki ismi ilk defa duyuyorsunuz. Daha iyi ya işte, çok genç yaşlarda ölen ve dünyayı sallayan bu iki asi sanatçı hakkında en renkli haliyle bilgi edinmiş olursunuz.

    Yukarıda da belirttiğimiz gibi satırlarının arasında dünyanın yarısını dolaşacağınız romanın nerede bittiğini merak edin diye söylemeyeceğim. Başladığı yer ise Bodrum!

    Sıcak bir Bodrum gecesinde, tan ağarmadan az önce, gece lambalı yarı aydınlık odanızda yatarken, köşedeki nefti koltukta elinde cep telefonuyla Rimbaud’nun oturduğunu görseniz ne yapardınız? Ya da komşunuzun bahçesine Kertenkele Kral Jim Morrison’un bugünkü suretinin tıpatıpı biri gelmiş olsa?..

    Bu çılgın fikirle başlayan macera bin bir hayal gücüyle devam ederken diğer taraftan gündelik hayattan, günlük sohbetlerimizden, bakış açılarımızdan hatta dedikodularımızdan da ayrılmıyor. Örneğin;

    (Jim ve Pamela’nın beraber bir fotoğrafı üstüne)

    • ‘’Çocuk sevgiyle bakıyor ona. Nasıl sarılmış. Kızı pek beğenmedim. Ah, yazık oğlana. Nereden buldu bu kızı. Bunun yüzünden ölmüştür çocuk. Kimbilir neler yaptı.’’

    cümleleri gibi yüzünüze akışı itibariyle gülümsemeler yerleştirecek bir dolu tırnak içi var.

    ‘’Ben bir başkasıdır’’ (je est un autre) diyen ve henüz denizi görmeden Sarhoş Gemi şiirini yazan Rimbaud; otopsi yapılmayan ve ölüsünü pek kimsenin görmediği Morrison; önce Ankara’da daha sonra Los Angeles’da lüks bir gece kulübünde dans eden tüllü zenne; Florida’lı Morrison’un Paris’teki mezarından 1988 yılında çalınan konuşan büstü için antipsikotik reçete eden psikiyatr; ve daha fazlası ‘’gerçek dünya hangisi?’’ sorusuna götürüyor yazarı ve okuru…

    Gerçek dünya hangisi bilmiyorum. Absürt dünya ne yana düşer onu da.. Çoğumuzun farkında bile olmayarak günlük sıradanlığın dibini yaşarken kapıldığı gülünçlüğün adı mıdır gerçeklik yoksa aramızda özel yeteneklerle donatılmış bazılarımızın peşinden koştuğu yetenekleri mi?

    Bunların yanıtı bende değil. Ama emin olduğum bir konu var. O da  fantastik edebiyatın örneği olan Aşk Yeniden İcat Edilmeli’nin aynı zamanda gıdıklayan bir roman olduğu!.. Ben bir solukta okurken çok güldüm, çok eğlendim.

    Hayal gücünü hayat gücü olan mizahla buluşturmak büyük bir zeka gerektiriyor. Gizli muzip yazar Nazlı Eray’da bu fazlasıyla var. Elinizde kitabınız, kulağınızda günün anlam ve önemine uygun The Doors’dan Riders on the Storm ile hepinize keyifli okumalar dilerim!