Bulaşıcıdır. İnattır. Gıcıktır. Uydurukçudur. Delidir. Fecenayip şahsına münhasırdır.
Okur! Yandığının resmidir. Gel, yol yakınken okurluk durumundan istifa et.
İçeriğin olası zarar ziyanından yazar değil, uygulamaya kalkan komik okur sorumludur. Ona göre!!

Alıp başımı gitsem diyorum bazen.. Dantelalı denizlere, yumuk yumuk bulutlara, çıt çıt kuşlarının arasına karışsam!..
Sonra ‘’mıhtişim insanoğlu’’ olarak öyle bir yer bırakmadığımız aklıma geliyor..
‘’Abla, koronadan kesesi, hökür hökür gelir bak sesi! Şoför yanı burdan verelim’’ derlerse diye gitmekli düşünce balonlarımı hemencecik kovalıyorum! Ne de olsa, süte düşen telaşlı sinek olmanın lüzumu yok..
Daha çok, kalmaklı olmak lazım şimdilerde galiba.. Bir yere çaktırmadan ilişmek, sonra oraya alttan alta kök salmak…
Sadece nereye kalınacağını iyi hesaplamak gerek!..
Kalkıp da, senli ya da sensiz, üç güne yan yatacak bir yere kalayım dersen dördüncü günde, kendine kündeye getirecek yeni bir mecra aramaya başlarsın… Çok da o ortamların insanı değilsen, yani kendini bu yönde donatmamışsan üzülür ezilirsin..
Bir kısım atalar bile demişler ki tekkeyi bekleyen çorbayı içer.. Sen tekke beklemeyi bilmezken, bilenlerin yerine o tekkeyi beklemeye davranırsan ister istemez ayıplanıp kınanırsın. Bütün bunlara teflon misali aldırmazlık gösterip hiç de üzülüp büzülmemiş gibi şeetsen de günün sonunda kendini bile kandıramazsın!..
En kötüsü de insanın kendini kandırmaya çalışması değil mi zaten?…
Diyelim babandan torpillisin. Babanın bıraktıklarıyla koca koca işler güçler sahibisin. Yine de başın göğe ermiyor, iyi ve akıllı insanlar seni bir türlü beğenmiyorsa kalacağın yer orası olmadığı içindir… Ya da bir ihtimal baba eder, oğul öder dediklerinden gelmiştir başına.. Artık baban n’ettiyse, onu ben bilemem tabii!..
Ah alan onmazmış, onsa da en kısa zamanda illeti nüksedermiş. Bunu da düşünerek nereye kalınacağını, ne pahasına kalınacağını, kimlerin kalbinin kırılacağını çoook iyi düşünmek gerek kalınacak o yerde…
Bir de bu işin geleceği var! Yani yukarıdaki gibi su-i misaller, gelecek nesillerin ağzı torba olmadığından, en az beş yüz yıl filan pis pis dedikodularının yapılacağını, torunlarının torbalarının başlarının büğük, ağızlarının eğik gezeceğini unutmamalılar…
Gidilecek başka yer pek olmadığına göre, kalınacak yer hakikaten önemli.. Kendi ayaklarının üzerinde tertemiz bir şekilde doğrulabilmeyi ve her ne olursa olsun dimdik bir asaletle kalmayı becerebilmeli insan! Çünkü galiba da insan, o zaman insan!
Leave a Reply