Koroniçe

Bulaşıcıdır. İnattır. Gıcıktır. Uydurukçudur. Delidir. Fecenayip şahsına münhasırdır.
Okur! Yandığının resmidir. Gel, yol yakınken okurluk durumundan istifa et. İçeriğin olası zarar ziyanından yazar değil, uygulamaya kalkan komik okur sorumludur. Ona göre!!

Herkes gibi ben de uygulamalı korona hapsi içindeyim. Devletime göre ehtiyar sayılmadığımdan aslında hafta sonları haricinde mecvuuur değilim😩 ama evdeki resmî ihtiyar heyetine bulaştırmamak için kendimi hapsettim.. anahtarı da kuyudadır! 🔗🤪

Bu zor günlerde evinde ekşi mayanın bizatihi kendisini üreten yetenekli arkadaşlar olduğunu duyuyorum. Ya da Ramazan pidecisine rakip olanları, Bursa iskenderinin alasını yapanları, el sanatlarında da faaliyet gösterip kendine ve mahalleye ebruli maske-eldiven trikotaj üretimine geçenleri.. Hepsinin farkındayım…

Bende ise bu anlamda gram gelişme olamadı. Hala mayanın yaşını ve kurusunu ayıramayan bir insanım… Hala fırına girip pidelere baka baka ‘’pide çıktı mı acaba?’’ sorumla fırıncıda halüsinojen etkilere neden olabiliyorum… Hala soyduğum elmayı çöpe atıp kabuklarını tabağa koyarak servis yapabiliyorum… Yıllara meydan okuyan muhteşem kişiliğimi korona da tanısın isterim.

‘Evden haftada bir zaruri ihtiyaçların için çıktığın bunca zamanda hiç mi özenip mutfağa girmedin be kardişim’ demesinler diye ender çalışmalar yaptığım da oldu tabii..

Onların birinde ayak barnaamı kırdım, diğerinde kafamı…

İlki mıtbak mıntıkasının dışarlığında gerçekleştiğinden tam mutfak kazası sayılmaz bence..

Olay tümüyle insteyramlara ayıp olmasın diye odadaki yayına doğru depar atarken ayağımı portmantoya çarpmamdan ibaret… Çıkan sesten önce dolap kırıldı sandım.. Mikrosaliseler içinde ‘portmantonun acısını niye ben hissediyom ki’ düşüncesiyle yüzleştiğimde anladım ki kırılan benim barnahmış…

İnanır mısın, o an ayak parmaklarım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Her birini ayrı ayrı defalarca kırmışlığım olduğundan bu gösterim, Scorsese filmleri gibi biraz uzun sürdü… 🎞

Prometheus’un bitmeyen cezası misali, senede beş kez kırılıp kendi kendine yeniden kaynayan ayak parmaklarımın devrimci bir evrimden geçiyor olduğuna eminim! Ağaçlara neyin tutunmak için maymunlarda pek gerekli bir minnaklık oldukları kesin. Ancak biz homo sapienste böyle ponçik gibi ayak uzantıcıkları pek manasız kanımca… Fikrim odur ki bu oluşumlar, evrimin bir sonraki basamağında tümden ve totalmen yok olücüklür. Ve yine inanıyorum ki bu konudaki engin çalışmalarım nedeniyle evrimin ilk halkası benim! 😁

Tepeden tırnağa yaptığım kazalarımın ikincisi de tahmin edebileceğiniz üzere tepemde oldu. Dün gece alnımın ortalık yerini buzdolabının tam ortasına denk gelecek şekilde çarptım… Gerizekalılığımı temsilen hafif bir şişlik oluştu… Çatlaklığı konusunda bir şey söyleyemesem de kırılmadığını umuyorum 😏 Kırıldıysa da şimdi korona düşünsün 🤣

Hehehö, hoş geldin korona! 👑

Comments

6 responses to “Koroniçe”

  1. Nilufer Avatar
    Nilufer

    Çok eğlendim çok güzel yazmışsınız

  2. Nil Avatar
    Nil

    Çok geçmiş olsun alnınızı çarpmanıza çok üzüldüm.
    Karantina serüveninizi çok gülerek okudum

  3. Zekirdek Avatar
    Zekirdek

    Merhaba Sayın laf ebesi,
    Millet olarak çok zor zamanlardan geçtiğimiz şu dönemde yüzümüzde gülücük oluşmasına sebep olduğunuz için şahsım adına çok teşekkür ederim,yeni yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyorum.
    İyi günler dilerim efenim

  4. Perushka Avatar
    Perushka

    Cok eglenceli ve ic acici olmus

  5. Yesim göğün Avatar

    Güne güzel bir başlangıç oldu, gülmek güldürebilmek sağlıklıdır, teşekkürler 🙂

  6. Yeşim Göğün Avatar

    Herkese uyup ne hikmettir deyip ekmek, pide ve dikişin hepsini birer kez ben de denedim…iyi oldu bu firsatla daha önce niye yapmadığımı anlamış oldum 🙂 ertesi öğlen hangi fırın güzel pide yapıyor diye bakınıyordum…

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.